Geçmişten bu yana kimi çevreler her fırsatta “türkçe ibadet” talebini ısıtıp ısıtıp servis ediyorlar. Burada ibadetten maksat dua etmek, zikir çekmek, nasihatta bulunmak, kur’an-ı kerimi anlamak için tercemesini okumak ise bunun önünde hiçbir engel yoktur. Zira bunların her biri ibadet niyetiyle yapıldığında ibadet sayılır ve ecir kazandırır. Eğer bildiği başka yabancı diller var da, onlarla yapmak isterse yine ibadet olur.
Mesele namaz ibadeti ise, onu diğer ibadetlerle karıştırmamak gerekir. Çünkü namazın şartlarından biri de kur’andan yeterli miktarda ayet ya da sûre kıraat etmektir. Onun içindir ki namaz kılacak kadar kur’andan ayet veya sûreler ezberlemek farz-ı ayındır. Bu miktar öyle sayfalarca ayet ezberlemekte değildir. İki, üç, bilemedin beş kısa sûre ile gerekli ezber yapılmış olur. Bir iki sayfayı geçmeyecek ayet ve surelerin anlamını öğrenmek ise hiç de zor değildir. Yeter ki öğrenmek isteyelim.
Namazda kıraat niçin başka dillerde olmaz? Malumunuz islamın üzerinde ısrarla durduğu hususlardan biri de tevhiddir. Bunu kelime-i tevhid ile de bayraklaştırır. Bütün dünya müslümanları bu kelime-i tevhidi arabca olarak ifade ederler ve bunu da ibadet kabul ederler. Müslümanların çoğu da anlamını bilir. Burada her millet kendi diliyle kelime-i tevhidi söylemeye kalksa ortalık kel alinin bağına döner. Çünkü binlerce, onbinlerce o dilde kelime-i tevhid ortaya çıkar. Ezan da öyle. Dünyanın dört bir yanında ezan arabca okunur ve onun ezan olduğunu herkes bilir. Her millet kendi dilinde okumaya kalksa burada da bir keşmekeş oluşur. Namaz ibadetinin kıraat farzını her müslüman kendi dilinde okumaya kalksa durum ne olur? Malumunuz Kur’an-ı Kerim lafızları, ayetleri ve sûreleriyle ikinci bir versiyonu olmayan tek kitaptır. Dünyanın her yanında bulunan Kur’an-ı Kerimlerin tamamı aynıdır. Hafızların ezberlediği Kur’an da aynı Kur’andır. Çeviriler için aynı şeyleri söylemek mümkün mü? Sadece kendi kütüphanemde onbeş çeşit Kur’an meali var. Türkiye de binlerce çeşit meal olduğunu biliyoruz. Her yıl onlarca yeni meal yazıldığını da görüyoruz. Şimdi biz kimin mealiyle namazımızı kılacağız? Bunun kıstası ne olacak. Bütün bu söylediklerimize diğer müslüman milletleri de dahil edecek olursak; herkes kendi dilimizde namaz kılacağız derlerse; ortaya namaz kılan sayısınca kıraat çeşidi çıkmaz mı? Böyle bir namaz olur mu?
Evet Allah teala kur’an anlaşılsın diye sevgili peygamberimize arabca indirdi. Biz de anlamak için ya arabca öğreneceğiz ya da kendi dilimizde ki çevirilerini ve meal tefsirlerini okuyacağız. Namaz kıraatında ise mutlaka Kur’anın kendi dilinden okuyacağız. Böylece namazda da tevhidi sağlamış olacağız. Unutmayalım ki hiçbir çeviri orijinalinin aynısı değildir. Çünkü her dilin kendine mahsus incelikleri ve özellikleri vardır. Dolayısıyla yaptığımız çeviriler, orijinal metni yüzde yüz karşılamaz. Bu durum arapçadan türkçeye çevirilerde olduğu gibi, türkçeden arapçaya yapılan çeviriler için geçerlidir. Buradan çıkaracağımız netice hiçbir kur’an meal ve çevirisinin kur’an olmayacağı ve namazda kıraat yerine geçmeyeceğidir. Diğer türlüsü ise abesle iştigaldir.
*
Ramazan Tahiroğlu