“Eğer kapkaranlık bir odada bir mum yakılırsa oda aydınlanır, artık oda ışıklandırılmıştır. Sonradan, on ya da yüz, ya da bin mum daha yakılırsa oda giderek daha da aydınlanır. Ama asıl kesin dönüşüm, karanlığın içine süzülen birinci mumun ışığıyla başarılmıştır.” Dr. Suziki Rashi
Bu nedenle ‘Bütün uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter.’ Malcolm X
Konuya girmeden önce hoşuma giden bir kaç sözü sizinle paylaşmak istedim. Devrimsel bir sürecin içinde yaşıyoruz. Avrupada matbanın etkin kullanımı nasıl Fransız Devrimini, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını tetiklediyse internet de hayatlarımızı o ölçüde etkiliyor ve etkilemeye devam edecek. Bu sürecin içinde olduğumuzdan değişimin pek farkında değiliz sadece…
Büyük Veri Nedir?
Büyük veri; web sunucularının logları, İnternet istatistikleri, sosyal medya yayınları, bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları ve benzer sensörlerden gelen bilgiler, GSM operatörlerinden elde edilen arama kayıtları gibi büyük sayıda bilgiden oluşuyor.
İnternette yapılan her işlem büyük veri bulutunu büyütüyor. Denebilir.
İnternetin gelişme hızı hakkında şu örneği verebiliriz: Genom olarak adlandırılan genetik haritamız 2003 yılında çizilmiş ancak 3 milyar çiftten oluşan halkaların sıralanabilmesi 10 yıl kadar sürmüştür. Bugün bu sayıdaki DNA’lar sadece bir günde sıralanabilmektedir.
Sadece Amerikan borsalarında 7 milyar hisse bir kaç saatte el değiştirmektedir. Her gün milyarlarca dolar dünya üzerinde hareket ediyor. Fakat bütün bu hareketler sanal bir dünyada gerçekleşiyor. Bir tuşa basarak, bir ekranı kaydırarak geçmişte onlarca iş gününü alan işlemler yapabilmekteyiz.
2009 yılında Google ve Amerikan Sağlık Bakanlığı, Domuz Gribine karşı bir işbirliği gerçekleştirdiler. İnsanların internet aramaları ve domuz giribinin yayılımı arasında çok büyük ve anlamlı bir bağ ortaya çıktı. Bu gibi onlarca örnek sıralayabiliriz.
Kaydı tutulan önemli bilgilerin dışında bir de kaydı tutulmayan verilerimiz var?
Beğenilerimiz, beğenmemelerimiz, aramalarımız, göz atma geçmişimiz, bağlantılarımız, arkadaşlıklarımız kısaca internet üzerinde yaptığımız en küçük eylemler bile Büyük Veri’ye kaydoluyor.
İnsan psikolojisi için yapılan benzetmeyi internet için de uyarlamak istiyorum. Bilinç ve bilinçaltı, buzdağına benzetilerek açıklanmaya çalışılır.
Psikologlar, buzdağının görünen ve küçük kısmını bilinç olarak tanımlarken görünmeyen büyük kısmını bilinç altı olarak tanımlamaktadır. İşte, Büyük Veri de İnternetin bilinç altıdır. Denebilir.
İnsan yaşamında deneyimlediği hiç bir şeyi unutmaz derler. Herşey bilinç altına kaydolurmuş. İnternet için de bu varsayım doğrudur denebilir.
2014 yılında 3 milyar aktif internet kullanıcısı varken bu sayı 2021 yılında 4.5 milyara ulaşmıştır. Önümüzdeki 10 yıl için internet veri büyüklüğünün 40 kat büyümesi tahmin edilmektedir.
Bunca veri büyüklüğü beni tedirgin etmiyor. Tabi ki teknoloji ucuzlayacak herkes video çekmek isteyecek, herkes resimlerini paylaşmak isteyecek…
Beni korkutan Büyük Veri’nin aleyhimize kullanılma olasılığı. Eğer bir kişi sizin google arama geçmişinize, beğenilerinize, bağlantılarınıza hakimse size çok kolay hükmedebilir.
Asıl büyük sınanma bu yönde olacaktır. Bir örnekle bu durumu somutlaştırmak gerekirse:
2011 yılında Facebook ve Twitter üzerinden neredeyse 20 Arap ülkesinde devrim yapıldı. Devrimi tetikleyen somut olaylar olsa da binlerce bot hesaptan milyonlarca sahte mesaj atıldı. Bir savaş bilgi kirliliği içinde yaşandı. Kim kimi ne için öldürdü hala çözülmüş değil. Libya, Mısır, Tunus vb. Onlarca arap ülkesi onlarca yılını kaybetti!
Peki Kazanan kim oldu? Bence, Arap Baharı değil de cehennemi yaşadılar.
Büyük Veri, Dataism kişisel özgürlük alanlarımızdan, iktisadi bağımsızlığımıza, özel hayatımızdan aile bütünlüğümüze tüm hayatımızı her anlamıyla kuşatan bir gerçeklik.
‘Data is never sleep’ deniyor yani veri asla uyumaz. İnternet uyumuyor. 7/24 ve yılın 365 günü açık olan bir varlık. Uyumuyor, dinlenmiyor, ölmüyor ve her gün büyüyor.
Nereye kadar büyüyecek? Nereye kadar hayatlarımıza yayılacak?
Bundan 30 yıl önce birisi gelip size şunu deseydi: Merhaba size bir hemşire vereceğiz, her gün ne kadar yürüdüğünüzü, kaç adım attığınızı, nabzınızı yazacak ve bize gönderecek?
Buna tepkiniz ne olurdu bilmiyorum ama bu gün akıllı saatler ve telefonlarımız nabzımızı, uyku saatlerimizi, yürüyüşlerimizi kaydediyor.
Belki istemediğimiz konuşmalarımızı da duyuyordur. Bilmiyorum. Çok karamsar bir tablo çizmek istemem.
Gelecek ne getirecek ve biz bu geleceğin neresinde olacağız? Yaşayarak öğreneceğimiz bir süreç olacak.
Çoğu insanın bu gibi konular haberi var mıdır bilmiyorum!
Bazen diyorum ki: Cehalet mutluluktur!
**
Murat ÇOLAK