Hiç unutmam. Daha önce görev yaptığım şehirden tanıdığım birisi yeni gören yaptığım şehirde iken tanıdığı birisini yanıma göndermişti. Yeni göreve atanmış genç bir kızımızdı. Yardımcı olmam isteniyordu. Atandığı kurumunu aradım. Neler yapılması gerektiğini öğrendim. Bu sıra ataması yapılan kızımız telefonla konuşuyor. Yakını olduğu konuşmalarından belli… Telefonla görüştüğü kişi ataması ile ilgili bazı evrakların yetişmeyeceğini ifade etmiş olmalı ki kızımızda şu cümleyi kullandı “Eşeğe dayı de işimiz bitene kadar.” Şok oldum. Kızla göz göze geldik o an.
Bu tür bir davranış insanlığa sığar mı? İyiliğin karşılığı bu mu olmalı? Hani bir kahvenin kırk yıl hatırı vardı?
“Ey iman eden kullarım, rabbinizden sakının. Bu dünya da iyilik edenler için bir iyilik vardır” (Zümer Süresi 39/10)
Peygamber efendimiz (s.a.v.) “Mümin, bir iyilik yaptığında sevinen, bir kötülük yaptığında ise üzülen kimsedir.” buyurmuştur.
Zamana tanıklık eden ve “Ben Müslüman’ım” diyen herkes, iyiliğin gönül coğrafyamızda ve bütün dünya da hakim kılınması için seferber olmalı; en yakın çevresinden başlamak üzere her işinde hayra anahtar, şerre kilit olmayı ilke edinmelidir. İşyerimizde, mahallemizde, evimizde, sokakta ve adım attığımız her yerde iyiliği yaymalıyız. Örnek insan olmalıyız. Bir tebessüm, bir tatlı dil, bir yardım eli uzatmalıyız zorda ve darda kalanlara…
İyiliği hangi rafa kaldırdık, camlar altına mı hapsettik? Bedeninde ve ruhunda yer edinmiş her kötülüğü koy bir kenara. Onun için iyiliği raflardan ve cam altından kaldırıp, özgürlüğüne kavuşturmalıyız değerli kardeşlerim.
13 yaşında annem ve babam üç ay arayla vefat ettiler. Kız kardeşim ve bana bakan rahmetli dayım ve eşi, ayrıca beni işe alan rahmetli belediye başkanımın yaptığı bu iyilikler unutulur mu? Evet, zor zamanda iyilik… Umutların tükendiği an da iyilik… Daha makbul… Namazdan sonra hepsi için Fatiha bağışlıyorum. Bunların yanı sıra en yakınlarımızın bizi evden kovması da eklenirse eğer yapılan iyiliklerin katmerliğini…
Kahramanmaraş Merkez Nüfus Müdürlüğünde görev yağarken bir bayan geldi. “Allah razı olsun, teşekkür ederim.” dedi. Ben ve yanımdaki personeller şaşırdı. Şaşkın halimi gören bayan “Birkaç ay önce trafik kazası geçirmiştim. Nüfus kayıt örneği almaya gelmiştim. Kapıdan beni koltuk değnekleri ile gördüğünüzde personelinize yardım etmesini söylemiştiniz. Sağ olsun arkadaş işlerimi takip etmişti. Bundan dolayı teşekkür etmek istedim.” dedi.
Adıyaman Tut İlçesinde Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü olarak 2,5 yıl görev yaptım. Tayinim başka bir yere çıktıktan sonra 3 yıl sonra Tut ilçesine ziyarette bulundum. Kaymakamlık ve diğer dairedeki arkadaşlar ile ilçe halkı beni bağrına bastı. İyi izlenimler bırakmışım demek ki… Mutlu oldum ve gözlerim doldu bu ilgi ve alakadan dolayı. Ya iyi izlenimler bırakmasaydım?
İşte iyilik… Varlık aleminde aslolan iyiliktir. Var kılınan iyilik aynı zamanda var eder. Sevginin, coşkunun, sağlığın, muhabbetin, başarının var olması hep iyiliğin varlığının çoğalmasıyla mümkündür. İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir.
Aile huzuru, işyerinde huzur, cadde ve sokakta huzur iyiliğin temel taşındandır. İyilik kullanıldıkça artar. Vermenin iyileştirici etkisi günümüzde dünya da yeniden keşfedilmiş bir terapi yöntemi olarak kullanılmaktadır. İyiliğin yaygınlaşması için yardımlaşmak gerekiyor. Her alanda birbirimize hem maddi hem de manevi yardımda bulunmalıyız.
Bir toplumun huzur ile mutluluk içerisinde yaşaması ve güvenli olması iyiliğe bağlıdır.
İyiliğin inanç, ahlak ve amel boyutları vardır.
Bize yapılan kötülüğe bile iyilikle karşılık vermeliyiz.
Zenginin malıyla, yoksulun yoklukla sınandığı bu fani dünyada her insan kendi sınavını veriyor. Mülkün tek sahibi olan Allah bizleri sahip olduklarımızı paylaşmakla sorumlu tutuyor. Bu sorumluluğu öyle de güzel kolaylaştırıyor ki, O’nun rızasını kazanmak için yapılan maddi ve manevi her iyilik sadaka olarak kıymet buluyor.
Bir mazlumun elinden tutmak, bir insanın ihtiyacını karşılamak, yetime kol kanat germek, kurumuş dudaklara su olmak, karanlıkta kalan gözlere ışık olmak ve bizlere Alemlerin Rabbi tarafından lütfedilenleri paylaşmakla içimizdeki iyiliği besliyor, en önemlisi de Allah’ın rızasını ve merhametini kazanıyoruz.
Bu dünya da en güzel amellerden birisidir iyilikte yarışmak…
Çocuklarımızda iyilik yapmaya teşvik etmeliyiz. Geleceğimizin teminatı çocuklar. Onları her alanda iyi yetiştirmeliyiz. İyi bir vatandaş, iyi bir vatanperver, iyi bir Müslüman, iyi bir çevreci, iyi bir bürokrat, iyi bir doktor, iyi bir çoban iyi bir insan, iyi bir dost olarak yetiştirmeliyiz. Çocuklar ebeveynlerini örnek alırlar. Onun için öncelikle büyükler davranış ve hareketlerine dikkat etmelidir.
Peygamber efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Adamın biri, bir gün yolda giderken susuzluktan yanacak gibi olur, bir kuyu bulur, basamaklarından inerek suyun yanına ulaşır, kana kana içerek yukarı çıkar. Bu arada gözüne susuzluktan dili sarkmış bir köpek ilişir, içinden (bu zavallı köpek, az önce benim olduğum gibi şiddetli bir susuzluk çekiyor) der. Yeniden kuyuya iner, ayakkabısına su doldurur ve köpeğe bu suyu verir, hayvanın susuzluğunu giderir. Adamın hareketi Allah’ın hoşuna gider, karşılık olarak onun günahlarını affeder.”
Dinleyen sahabeler, Peygamberimize: “Hayvanlardan dolayı da ecir kazanabilir miyiz?” diye sordular. Peygamberimiz: “Her ciğeri kurumamış (canlı) varlık sayesinde ecir (sevap) kazanılır.” buyurdu.
Darda kalan birini gördüğümüz zaman huzurumuz kaçar. Üstü başı perişan, soğuktan titreyen bir yaşlının yahut çocuklarına yedirecek bir şeyi olmayan annenin durumu, fıtratı bozulmamış hangi yüreği sızlatmaz. Kanadı kırık bir kuşun çaresizliği hangi kalbi titretmez.
O iyiliği yaptıran merhamet duygusudur. İşte bizim dinimiz yaşamın her safhasında insanlara ve bütün canlılara iyilik yapmamızı, kötülükten de kaçınmamızı emrediyor. Biz iyiliğimize devam edeceğiz onlar kötülüklerine… Kötülere fırsat vermemek için onların zulümleri karşısında mücadeleyi de iyiler hep sürdürecektir.
İyilik ve güzellik dolu günler diliyorum.
Allah’a emanet olun.