Her toplumun kendine has bir kültürü vardır ve onu diğer toplumlardan ayırır. Kültür, zaman mekân ve geçmiş sosyal yaşanmışlıkları deneyimleri ve özde inanç değerleri harmanlamasıyla oluşur ve devam eder.
Emperyalizm; milletlerin din, inanç, örf, âdet, gelenek, görenek, dil, sanat ve ahlâk gibi üst değerlerini hedef almasıdır.
Kültür emperyalizminin tatbik edildiği milletler yavaş yavaş ve ustaca tertiplenmiş uzun vadeli organizasyonlarla, millî, manevi, tarihi ve ahlâkî değerlerinden koparılarak dejenere edilmekte, kendilerine telkin edilen hâkim kültürün etkisi altında benliklerini kaybetmiş nesiller meydana getirilmektedir. Böylece milletlerin hakiki varlıkları sona erdirilerek uydu topluluklar ve insan yığınları meydana getirilmek istenmektedir. Bunun neticesi olarak siyasi ve ekonomik emperyalizm kolayca, savaşsız, herhangi bir direnme ve karşı koyma olmadan, uzun vadeli bir şekilde yerleştirilmek istenmektedir.
Ülkemizde ve diğer İslam ülkelerinde yıllardan beri yapılan ve yapılmaya devam eden kültür emperyalizmi budur. Sokakta ve yaşamda bu kültür emperyalizminin başarısı gözle görülmekte maalesef…
Bir papazın şu cümleleri her şeyi özetliyor: “Müslümanların kadınları ile bizim kadınlarımızın giyimi aynı oldu. Bizimkiler haç taksınlar ki ayırt edelim.” diyor. Ne kadar içler acısı bir durum değil mi değerli kardeşlerim?
1975 yıllarında Afşin Termik Santralini yapmaya gelen Alman ve Japonların kadınları ve kızlarını bizimkilerden ayırt edebiliyorduk. Şimdi ne oldu da Müslüman kızlarımız ve kadınlarımız onlar gibi giyinmeye başladı?
Evet, kadın sokaklarda çıplak gezdi mi, aile kurmaktan kopar, çocuk yetiştirmekten uzaklaşır, toplumda ahlakı değerler çöker ve İslam’i aile yapısı yıkılır. Ya vatan için savaşacak yiğitleri kim yetiştirir? Haçlılar ve içimizdeki yandaşları bunu çok iyi bildiklerinden dolayı kadına ve onun yuvasına çökmüşler…
Müslüman kadın ve kızlarımıza sesleniyorum. Onlar gibi giyinme ki dıştaki ve içteki yandaşlarının oyunlarını boz…
Kadın; Toplumun mihenk taşıdır. Vatanı vatan, devleti devlet yapandır. Geleceği teminat altına alandır. Merhamet timsalidir. Çocuğu yetiştirendir. Ahlak abidesidir. Giyimini de Yaradan belirlemiştir. Allah’ın emrine göre giyin ve yaşa, Hak ile batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir, unutma değerli bacılarım, ablalarım…
Evlilik programları, güzellik yarışmaları, ten üzerine kurgulanmış diziler, internet ve cep telefonları… Günaha davet!
Moda, müzik, kozmetik, alkol, çalgı, zevk, sefa, şehvet, ten ve eğlence… Her şey dünyalık… Akıl nerede?
Diskolarda, barlarda ve eğlence yerlerinde güzel kız ile yakışıklı ve paralı erkek avına çıkılması… Sabahlara kadar içilmesi… Şehvet batağına saplanılması… Deniz sahillerinde mayo ve çıplaklar kampında sabahlara kadar yapılan iğrençlikler…
İnterkafe, kafe, diskolar, barlar… Tıklım tıklım dolu… Erkek ve kızlar sarmaş dolaş… Kimin eli kimin cebinde…
Vitrinlerde çıplak elbiseler sergilenmekte… Müslüman kızları ve kadınları özendiriliyor. Özenme bacım Allah’ın emri tesettüre bürün… Günahtan uzak dur…
Bütün bunların sonunda en büyük tehlike ise yaşanıldığı gibi inanılmaya başlanması…
Sanatçı denilenlerin konu edildiği paparazzi programlarında kim kiminle gayri resmi ilişki yaşadığı, kim kimin sevgilisini ayarttığı ve mayolu görüntüler velhasıl ahlaksızlığın her türlüsü mevcut… Paparazzi hayatında İslam olur mu? Çıplaklık, ahlaksızlık, şehvet, evlilik dışı ilişkiler, aldatmalar ve lüks dünyalık yaşam ile içki…
Müslümanlardan da bunları izleyen, örnek alan ve uygulayanlarda az değil… Acı verici durum da bu…
Kendi batıl dinlerine nasılda sahip çıkıyorlar değil mi? Ya biz değerli Müslüman kardeşlerim?
İşte batı ve içimizdeki batı yanlıların yaptığı kültür emperyalizm sonucu bu… Çok vahim!
Film yaptılar dizi dizi,
Aldattılar her gün bizi,
Eyvah çekip kendimize,
Yaka yaka akşam ettik.
–
Abdurrahim KARAKOÇ
Gençlerimiz; kendi öz değerlerine yabancılaştırılmış ve kan medeniyeti batı hayranlığına sürüklenmişlerdir. Hala da sürüklenmeye devam edilmektedir.
Milli ve manevi değerlerin içi boşalttırılmaktadır. Kendi gelenek ve göreneklerine, ahlaki ve dini değerlerine yabancı nesil…
Batı, diziler, sanatçılar, iş adamları, akademisyenler, gazeteciler, bürokratlar ve 28 Şubat’ı yapanların özlediği manzara bu…
Ahlaki değerleri hiçe sayan diziler oldukça fazla… Amcasının, kardeşinin ve arkadaşının hanımına göz koymalar…
Evlilik dışı ilişkileri normalleştirilerek, Müslümanlara bu tür ahlaksızlıkların ve iğrençliklerin önü açılmaya çalışılmaktadır.
Müslümanların bu tuzağa düşmemeleri için İslam’ı yaşamaları gerekmektedir. Esasında bütün sıkıntı burada…
Onları izledikçe, dinledikçe reytingleri artıyor ve İslam’a daha çok saldırıyorlar. Şarjörlerine bir mermide sen sürme değerli Müslüman kardeşim.
“Muhteşem Yüzyıl” dizisinin muhatabı Cihan İmparatorluğunun muhteşem lakaplı padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han’dır. Buna bir dizi diyerek işi basitleştirmek pişkinliğin ta kendisidir. Bu diziyi izleyenlerin bir şekilde tarihle de bağları koparılmaya çalışılmakta… Hayatı at sırtında geçen Kanuni Sultan Süleyman’ın sarayından çıkmadığı da vurgulanmaktadır. İşte algı operasyonu…
Kendi tarihine bu kadar düşmanca saldıranı görmedim diyeceğim ama bu onların tarihi değil ki…
Haçlı zihniyetine karşı koyan Osmanlıyı seviyorum. Sevmeye devam edeceğim. Çünkü benim ecdadım. Adı sanatçı olanlara sorarlar, sizin ecdadınız kim diye?
Diziler; gençlerin cafelere, barlara, kızlı-erkekli eğlence yerlerine gitmelerini de özendirmektedir. Çılgınca dans, eğlence, içki, kadın, erkek ile her türlü iş ve işlemler… Kadını sadece eğlence ve çıplaklaştırarak teninden faydanılması… Oysa kadın en şerefli mahlûktur, insandır; anadır, eştir, erkeğin can yoldaşıdır. Burada tertemiz İslami evliliği de engellemek amaçtır.
Ayrıca, medyada ise değerlerimizle çatışan, aile kavramını yıpratan hatta dağıtma noktasına getirecek örneklere çokça rastlıyoruz. Geniş izleyici kitlelerine ulaşan dizilerdeki çarpık ilişkiler, aldatmalar, ebeveyn ve çocuk/genç ilişkileri, cinsellik gibi konular maalesef büyük oranda değerlerimiz ve kültürümüzle çatışır vaziyettedir.
Ailemizi tahrip etmeye çalışıyorlar. Sırf dertleri aile olmasın. Neslin muhafazası mezhebin düzgün akışı kıyamete kadar gerçekleşmesin, insanlar güdülebilen, şuursuzca alışveriş yaptırılabilen, kök salamamış bir yaprak gibi sallansın istiyorlar. Diziler de aileyi parçalama rolünü çok güzel oynuyor.
Diziler, tertemiz sevgiyi ve aşkı yok etmekte… Tüm kurguları ise kadın ve şehvet üzerine… Cahiliye devri gibi çıplaklık ve ahlaksızlık yarışı…
Müslümanlarında bu dizileri niçin izledikleri hususunda bir muhasebe yapmaları gerek bence…
Ülkemizde sanatçı olarak geçinenlerden çok sayıda İslam karşıtı var. Bunu nereden anlıyoruz değerli kardeşlerim, yaptıkları filmlerden, söyledikleri söylemlerden ve yaşantılarından… İslam dininin değerlerine saygısızlık içeren ifadeler söylemekten de çekinmiyorlar ya da İslam’ı yaşayan Müslümanları yermekten… Bundan dolayı da milli, manevi, gelenek ve göreneklerimize saygısızlık içeren söylemlerde bulunan filmleri izlememeli, şarkılarını dinlememeli, siyasi partilerine de oy vermemeli… Müslüman kızlarımız da bunları örnek almakta… Bu sanatçıların çoğu dini değerlere saldıran sol görüşlülerdir. Genç kızlarımız onlar gibi giyinmeye ve sonra da onlar gibi yaşamaya özenmeyin. Kendi benliğinize dönün. Bu yaşantı hem dünyayı kaybettirir hem de ahireti…
Bu sanatçı denilenlerin dizileri izleyip onlara reyting yaptırma Müslüman kardeşim. Bunların dizilerini izlemeye devam ederseniz eğer vebalden kurtulamazsınız.
Sanatçı her dine saygı gösterir, İSLAM hariç,
Sanatçı her dile saygı gösterir, ARAPÇA hariç,
Sanatçı her görüşe saygı gösterir, FETVA hariç,
Sanatçı her elbiseye saygı gösterir, TESETTÜR hariç,
Sanatçı her mekanı sever, MESCİTLER hariç…
İzlediğim yabancı filmlerde şimdiye kadar din adamlarının “papaz, rahip, haham” kötü rolde oynadığını görmedim. Yerli (sözde) filmlerde ise genelde din adamlarımız kötü roldeler… Bunun bilinçli yapılan bir algı operasyonu olduğuna yüzde yüz eminim… Filmi izleyenlerin bilinçaltında din adamı “imam” kötü… İslam’a saldırı… İşte algı operasyonu… 5. kol faaliyeti…
Bakın, Japon bilim adamı Kalyo Yasuo, Türkiye’de bulunduğu sürede araştırmalarda bulunan Japon antropolog vardığı sonuçları Türk kamuoyuyla paylaştı. Şok etkisi uyandıran raporda, ”3 yıldır Türk kültürünü inceliyorum. Bir şey çok korkunç, diğeri çok garip. Korkunç olan Batı bir ülkeyi savaşmadan yok ediyor. Ülkede 3-5 dizi hariç hepsi Türk din ve geleneğine ters. Garip olan ise herkes bunu biliyor ama yine de izliyor. Anne-baba ise çocuğu ile izliyor. Hayret…” ifadelerini kullandı. Bu açıklamaların ardından “Hâlâ gerçekleri kabul edilmemesi uyku halinin devam ettiğini göstermeye yetti.” diyor.
Japon bunu anlamış ama biz anlamamışız. Müslümanlar hala bunlarla yan yana yürüyor, oy veriyor, dizilerini izliyor ve şarkılarını dinliyor. Müslümanlar onlarla, nasıl bir iş bu? Bunun gibi daha neler neler… Bunlara bir demokratik tepki bile koyamayan ya da sahip çıkan Müslüman’a ne demeli?
Batı tarafından fonlanmış gazeteci, sanatçı, siyasetçi, bürokrat, işadamı ve niceleri… Her yeri örümcek ağı ve ahtapot gibi sarmışlar. Bunların amacı İslam’i değerlerle mücadele etmektir.
Üniversitelerde okuyan başörtülü kızlarımıza başını aç diye ikna odaları kuruldu, erkek kameramanın önünde başlarını açtırdılar, İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter (daha sonra CHP Milletvekilliği yaptı.) YÖK Başkanı Kemal Gürüz, İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu başlarını açmayan öğrencileri okullardan attılar. O dönemin paşaları, gazetecileri, siyasetçileri, yargı mensupları, bürokratları ve sanatçıları hepsi birden saldırmadılar mı Müslümanlara?
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer, yedi yıl görev yaptığı süre içerisinde Çankaya Köşküne hiçbir başörtülü Müslüman’ı almadı. Hatta resepsiyonlar da başörtüsü takan milletvekillerinin eşlerine tek kişilik davetiye, başı açık olan milletvekillerine eşli davetiye gönderdi.
Modern ve çağdaş olarak kendilerini nitelendiren kadın derneklerine baktığımızda açık ve dekolte, mini etek giydiklerini ve İslam-i değerlere karşı kin ve nefretlerini sergilediklerini görüyoruz.
Amaç aynı… Değişik alanlarda İslam’a karşı mücadele ediyorlar. Dinimize her alanda saldırıyorlar. Müslümanlara bunu hatırlatmak istiyorum.
Onlar gibi giyinmeyin Müslüman bacılarım. Onlar gibi yaşamayın Müslüman kardeşlerim. Onlar bizim dinimiz gibi yaşıyorlar mı? Müslüman gibi giyiniyorlar mı?
Bu bir kültür emperyalizmidir aynı zamanda… Müslümanlara batının iğrençliği, çıplaklığı, katliamcılığı ve ahlaksızlığı sunuluyor.
Sözü 1932 senesinde yapılan dünya güzellik yarışmasına getirmek istiyoruz.
Olay 1932 yılında Belçika’nın Spa şehrinde düzenlenen bir güzellik yarışmasında geçiyor. 28 ülkenin katılmış olduğu bu güzellik yarışmasına, bizden Keriman Halis gitmişti. Yarışma bitmiş, iş sonucu açıklamaya gelmişti. İşte o zaman jüri başkanı kürsüye gelip, şöyle demiştir: “Sayın Jüri üyeleri! Bugün Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslamiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa Hıristiyanları bitirmiştir. Elbette Amerika’nın ve Rusya’nın hakkını inkâr edemeyiz. Neticede bu “Hıristiyanlığın Zaferi”dir.
Bir zamanlar sokağı bile kafes arkasından seyredebilen Müslüman kadınların temsilcisi Türk Güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu Türk kızını zaferimizin tacı olarak kabul edeceğiz ve onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzeli varmış, yokmuş, bu hiç önemli değil… Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz, Avrupa’nın zaferini kutluyoruz…
Bir zamanlar Fransa’da oynanan dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu, işte mayo ve sütyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik.
Müslümanların geleceği böyle olması temennisiyle, Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa’nın bu coşkulu zaferi için kaldırıyoruz.”
Rahip Samuel Zwemer Misyonerlik Konferansı Kudüs, 1935’de ise “Sizden Müslümanları Hıristiyan yapmanızı istemiyoruz. Sizin asıl göreviniz Müslümanları İslam dininden uzaklaştırmaktır. Doğumlarından ölümlerine kadar haç takmasınlar, kiliseye gitmesinler, vaftiz olmasınlar ama Hıristiyan gibi yaşasınlar. Bunu çağdaşlık adı altında yapın. Allah’ı ve Peygamber’i tanımayan bir nesil büyük işlerle idarelerle uğraşmaz; idealsiz, dinsiz, mefkûresiz yaşarlar. Rahatı, tembelliği parayı ve nefislerini sever; arzu ve şehvetlerini tatmin için uğraşırlar.
Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. Başka yollar başka çareler deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hıristiyan adetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlakını aşılayalım.
Bir Müslüman’ın doğumundan ölümüne kadar kimliğinde Müslüman yazabilir, fakat bir Hıristiyan gibi yaşayarak cami önündeki teneşire yatmalıdır. Kiliseye gelmesine gerek yok varsın camiye gitsin. Ama bir Müslüman’ı hayatı boyunca Hıristiyan gibi yaşatmalıyız.”
Günümüzde sokaklarımız bu söylemlere uymuyor mu değerli kardeşim?
Kafirlerin oyununu boz… Allah ve peygamber efendimizin yolundan ayrılma…
Ey değerli Müslüman kardeşlerim;
Kafir her daim İslam’a saldırır. Kıyamete kadar devam eder bu saldırı… Su uyur, düşman uyumaz.
Şair Hayrettin ÖNDER (Figani) “Milletler ahlakla yükselir, adaletle ayakta kalır.” diyor.
Theodore Roosevelt “Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmak demektir.”
Peygamberimizin ahlak ile ilgili birkaç hadisi şerifi, “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” “Mümin güzel ahlakı sayesinde, gece ibadet edip, gündüz oruç tutan kimselerin derecesini elde eder.” “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmuştur.
Hak ve batılın mücadelesi ilk günden son güne kadar devam edecektir.
Ey Müslüman kardeşim; Allah ve peygamber yolundan ayrılma. Giyimde, kuşamda, ibadetlerde, edep de, hayada, tesettüre bürünmede, ilim de, irfanda, teknolojide, komşuluk ilişkilerinde, sevgide, saygıda, sosyal ilişkilerimizde kısacası her alanda Müslüman’ca yaşa…
Şeytanın ve uşaklarının oyunları bitmez.
Dünyaya niçin geldiğini unutma!
Biz gelmedik dünyaya zevki sefa için,
Biz geldik dünyaya ahireti kazanmak için…
Kendi öz benliğimize dönmek dileğiyle…
*
MEHMET GÖREN