Seksen öncesinde ülkemizde sağ sol çatışmaları vardı. Bu çatışmaları karanlık bir el organize ederdi. Önce sen sağcısın, sen solcusun der; ardından sağcının evinde bir bomba patlatır, solcu yaptı der; solcunun evinde bir bomba patlatır, sağcı yaptı der ve insanları birbirine kırdırırdı. Maraş olayları da böyle bir tezgahın ürününden başka bir şey değildi.
Bu tezgah ne yazık ki hayatımızda hep varoldu. İnsanımızın farklılıklarını sürekli kaşıdılar, birlik olmalarının önüne geçtiler. Malumunuz tefrikanın girdiği toplumlarda huzur olmaz, herkes bir tarafa çeker. Bu durum ise yapıyı zayıf düşürür. Bu zayıflık da şeytanın iştahını kabartır. Böylesi zemin ve zamanlarda çok temkinli, sakin ve uyanık olmak gerekir. Aksi takdirde yanlış yapma riski artar ve tezgahlara gelmekten kendimizi kurtaramayız.
Son zamanlarda yine İslam toplumunun farklılıkları kaşınmaya, aralarına tefrika sokulmaya ve birbirlerine düşürülmeye çalışılıyor. Aleyhlerinde yazılmış, kaynağı belli olmayan metinler dolaşıma sokuluyor. Akl-ı selim müslümanların bu oyunlara gelmemesi ve kardeşliğine zarar verecek faaliyetlere alet olmaması gerekir. Hem sözlerimizle hem de eylemlerimizle İslam kardeşliğimizi güçlendirme çabasında olmak gibi bir mecburiyetimiz vardır.
Müslümanları bir vücuta benzeten sevgili peygamberimiz, müslümanların acısını, vucudumuzun azalarında ortaya çıkan hastalıklar gibi düşünmeli ve o hastalığın iyileşmesi için göstereceğimiz çabayı, müslüman kardeşlerimizin acısını dindirmek için de göstermemizi ister. Aksi takdirde vucutta iyileşmeyen yaranın, bütün vücuda yayılacağı gibi müslüman kardeşlerinin acıları da diğer müslümanlara sirayet eder ve tüm nüslümanların zarar görmesine sebep olur. Kısaca evi yanan komşumuzun ateşini söndürmek için gayret göstermez isek kendi evimizin yanmasına da sebep olmuş oluruz.
Ne olursunuz tezgaha gelmeyelim. Kardeş olduğumuzu da asla unutmayalım.
Selam ve dua ile.
*
Ramazan Tahiroğlu