Kan medeniyeti Batı’nın tam ortasında Müslümanlara yapılan soykırım…
Bosna-Hersek, 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştı. Osmanlıların şefkatli ve adil idaresi, Bosna’daki Bogomillerin kitle hâlinde İslamiyet’i severek kabullerine sebep olmuştu. Boşnak Bogomiller, bir anlamda Hıristiyanlığın müsamahasızlığından İslâm’ın hoşgörüsüne sığınmışlardır.
Günümüzde kullanılan Boşnak tabiri de, Müslüman olmuş bölge halkına verilen isimdir.
Balkanlarda İslam’ın ve Müslümanların bayraktarlığını yapan Boşnak Müslümanlara karşı Sırp Çetnik çetelerinin yıllardan beri yapmış olduğu aşağılık hareket, katliam ve zorbalığa karşı “dur” demeye kalkınca olanlar oldu.
Batılı emperyalistlerin gerçek yüzü de ortaya çıkmış oldu.
İkinci dünya savaşından sonra dünya üzerinde yaşanmış en büyük katliam ve insan hakları ihlalleri yapıldı. Hem de NATO ve BM şemsiyesi altında…
25 Haziran 1991’de Hırvatistan ve Slovenya’nın resmi olarak bağımsızlıklarını ilan etmesinin ardından patlak veren Yugoslavya İç Savaşı sonrası dağılmaya başlayan ülke, Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya’dan oluşuyordu.
Bosna- Hersek de 29 Şubat – 1 Mart 1992’de yapılan referandumla eski Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. 1991’de bağımsızlığını kazanan Hırvatistan’da Hırvat güçleri ile Yugoslav askerleri arasında devam eden çatışmalar, Bosna Hersek’e de sıçradı. Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusu, o dönemde Boşnakların Ravno köyüne saldırdı. Böylece Bosna Hersek’teki savaş bu saldırı ile gayrı resmi olarak başlamış oldu.
Bosna’yı ele geçirmek isteyen Sırp ve Hırvatların bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusunun ve istihbarat birimlerinin silahlandırdığı Sırplar, Müslüman Boşnaklara yönelik etnik temizlik başlattı. Boşnaklar ise liderleri Aliya İzzetbegoviç önderliğinde kuzeyde ve doğuda Sırplara, güneyde ve batıda da Hırvatlara karşı ülkenin bütünlüğünü korumak için savaştı.
Sırbistan ordusunun serseri askerleri ve milis güçleri bir avuç yiğit ve cengâver Boşnak özgürlük savaşçısı karşısında dayanamayıp 1992 yılından beri devamlı mevzi kaybetmeye başlamıştı. Bunu gören şeytanı güçler hemen devreye sözde “barış gücü” gibi komik bir öneri getirdiler. Kısa zaman içinde bu öneri gerçeğe dönüştü. Bosnalı Müslümanların liderliğini yapan rahmetli Aliya İzzetbegoviç ve onun yiğit arkadaşlarını durdurmak için NATO komutasındaki askerler bölgeye gönderildi.
Gelen bu askeri gücün savaşan taraflar arasında barışı sağlaması ve tesis etmesi gerekirken tam tersini yaptı. Bizler bunların gerçek niyetlerini zaten biliyorduk. Bunlar gerçek anlamda bir Haçlı zihniyeti ordusuydu. Ancak sözde “hür dünya” bu askerlerin bölgede barışı sağlayacağını iddia ediyordu. Tabi ki yanıldılar. Bu Haçlı ordusu ilk olarak Müslüman savaşçılara değişik yollarla gelen silah ve mühimmat yollarını kesti. Müslümanların kontrolünde olan bölgeler abluka altına alındı. İlerlemeleri engellendi. Dışarıdan mühimmat ve yiyecek almakta zorlanan Müslümanlar mecburen silah bırakarak bulunduğu bölgeyi terk etmek zorunda bırakıldı.
Şeytani planları işlemeye başlamıştı. Boşnak mevzilerinin gevşemesini gören Sırp katil ve Çetnik çeteleri NATO askerlerinin imkânlarıyla bölgeye gizlice gelip konuşlandılar. Sonra fırsat bulunca saldırıp katliam yapmaya başladı. Bu tür olaylar 1995 yılına kadar devam etti.
Ancak en büyük katliam ise Hollandalı askerlerinin kontrolünde gerçekleşti. Cinsiyet bozukluğu yaşayan ve bir Gey olan Hollandalı birliğin komutanı Sırp çetelerle sapık cinsel ilişki içindeydi. Böylesi sapık ve sapkın eylemden sonra Sırp cani Ratko Miladiç’e bağlı çeteler 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa’ya girdi.
Evet, Srebrenitsa Katliamı 11 Temmuz 1995 günü yapılmıştır.
Bosna katliamı olarak da anılan katliamda, 8 binden fazla Müslüman Bosnalı kardeşimiz Sırplar tarafından hunharca öldürüldü.
Kan medeniyeti Batı…
Srebrenitsa katliamından sonra Sırpların elindeki pankartlarda ne yazıyordu değerli kardeşlerim biliyor musunuz? 2. Kosova’nın intikamını alıyoruz, yazıyordu. Kosova Muharebesi veya diğer adıyla İkinci Kosova Meydan Muharebesi Sultan 2. Murat önderliğinde Osmanlı ordusu ile Macar Komutan Janos Hunyadi önderliğindeki müttefik ordusu arasında yapılmış bir muharebedir. Osmanlı Devletinin zaferi ile sonuçlanmıştır.
Onlar kendi tarihlerini unutmadılar. Ve 2. Kosova’nın intikamını alıyoruz, diyorlardı Boşna’daki Müslümanları katlederken.
Biz tarihimizi biliyor muyuz acaba? Gençler ne âlemdesiniz?
O kâfirler şeytanın uşakları 19, 20 ve 21. yüzyılda milyonlarca Müslüman’ı çocuk, kadın ve yaşlı demeden vahşice katlettiler. Gözlerimizle gördük. Televizyon ekranlarında izledik gözyaşları içinde… Bunların özelliği bu… Kâfirler (haçlılar, Siyonistler ve diğerleri) kan medeniyeti değil de nedir?
Müslümanların lideri “Osmanlı” olmayınca katliamlar ayyuka çıkıyor. Osmanlıyı niçin yıktıkları apaçık ortada… İçimizde Osmanlıyı karalayanların geçmişine ve kimler olduğuna çok iyi bakmak gerekir bence…
Srebrenitsa kentinde kurulan BM kampında tercümanlık yapan Hasan Nuhanoviç anılarında şunları paylaşmıştır; “Hollandalı askerlerin bulunduğu kampa gelerek, kampa sığınan insanların teslim edilmesini isteyen Sırp komutan, aksi takdirde kampın bombalanacağını açıklamıştır.” Hollanda askerlerinin kendi canlarını kurtarmak için insanları tek sıra halinde teslim ettiğini aktaran Hasan Nuhanoviç kamp etrafında boğazlanan insanların çığlıklarını ve yalvarmalarını unutamadığını söylemiştir. Ne acıdır ki kampa sığınan ve Sırp askerlerine teslim edilen insanların arasında Nuhanoviç’in 18 yaşındaki erkek kardeşi Muhammed, annesi ve babası da vardır. Yaşadığı o günleri gözyaşları içinde anlatan Hasan Nuhanoviç katliamcılardan birçoğunu teşhis etmesine rağmen cezalandırılmadıklarını, hatta annesinin katili olan kişinin devlet dairesinde memur olarak görev yapmaya devam ettiğini belirtmiştir. Halen Saraybosna’da yaşamaya devam eden Hasan Nuhanoviç, yaşadığı bu üzücü ve kan donduran anıları 2007 yılında yazdığı ” Birleşmiş Milletler Bayrağı Altında-Srebrenitsa Katliamı” adlı kitabında paylaşmıştır.
Daha sonra, Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı, 2007’deki kararında, Srebrenitsa ve civarında yaşananları “soykırım” olarak nitelendirdi.
Sırp komutan Ratko Miladic, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi (ICTY)’de aralarında Srebrenitsa Soykırımının da bulunduğu birçok suçtan müebbet hapse mahkûm edildi.
Aynı mahkeme, 2016’da sonuca bağladığı davada, ‘Bosna kasabı’ olarak bilinen Bosnalı Sırpların eski lideri Radovan Karadzic’e Srebrenitsa soykırımı dahil 10 ayrı suçtan 40 yıl hapis cezası verdi.
Srebrenitsa Katliam’nın baş sorumlusu olan Karaciç yakalandıktan sonra yargılandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra görülen en önemli savaş suçları yargılamalarından biri olarak görülen davada mahkeme, Karaciç’in Srebrenitsa’daki Boşnak erkeklerin yok edilmesini istediğine hükmetti.
Mahkeme ayrıca, Radovan Karaciç’i, Bosna savaşı sırasında ‘insanlığa karşı suç işlemekten’ de suçlu buldu ve toplamda 40 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Bosna-Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan ve 100 binden fazla insanın öldüğü iç savaşın en önemli isimlerinden olan Sırp lider Radovan Karaciç, 21 yıl sonra cezalandırılmış oldu.
20 ve 21. yüzyılda hatta 19. yüzyılda Müslümanlara yapılan sadece “Srebrenitsa Katliamı” değildi.
BM’nin de hiçbir zaman Müslümanlara faydası olmamıştır. Milyonlarca Müslümanın katledilmesine hep seyirci kalmış, kalmaya da devam ediyor.
“Srebrenitsa Katliamı” ve diğer İslam ülkelerinde kâfirler tarafından katledilen bütün Müslüman kardeşlerime Allah cennetini nasip etsin. Kâfirleri de cehennemine koysun.
Amin.
*
MEHMET GÖREN