Şehit kanlarıyla sulanmış olan serhat şehri Kars’taydık iki gündür. 15 Temmuz anısına yapılan Aşıklar Bayramı’na davetliydik haliyle…
14 Temmuz günü başlayan etkinlik çerçevesinde, Kerbelậ Şehitlerini yad etme programı da vardı elbette. Yorucu bir yolculuğun akabinde, geceyi Sarıkamış Ordu Evi’nde geçirmekteyken, Kars Şairler ve Ozanlar Dernek Başkanımız Suzan Aydemir Hanım aradı; “Üstat beklenen misafirlerimiz tekmil geldiler, neredesiniz sizi bekliyoruz?” diye.
Attıkları konum üzerine davetli şair ve ozanlara tahsis edilen otele vardığımızda, herkes hazır vaziyette Şehitler Anıtına gitmeyi bekliyordu. Topluca Kars’ın tarihi misyonu taşıyan cadde ve sokaklarından yürüyerek şehitliğe uzandığımızda, içimizi manevî bir burukluk kaplamıştı.
Biz, aziz şehitlerimizin ervahına bir Yasin-i Şerif tilavet etmeyi düşünürken; sağ olsunlar bizlerden çok daha ehil ve İzmir’den gelen şair ve de Hafız Mehmet Ali Karagöz hoca, bu görevi kıraatle îfa da bulundular.
Oradan hareketle Kars Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesini gezdik. “Gezdik” diyorsam, sözün gelişi tabii. Hepimiz duygu kesafeti yaşadık doğrusu.
Kafkas Cephesinde, o kanlı savaşlarda şehitlerimizin sergilenen yırtık çarıklarına ve ölümcül derecedeki yaralıların tevekkülle şahadeti bekleyişlerine ve Sarıkamış’ta donmalarını resmeden dramatik tasvirlerine baktıkça, çoğu şair ve ozanlarımız gözyaşlarını tutamadılar.
Bir ara gerek cephelerden sılaya, gerekse sıladan cepheye gönderilen mektuplara takıldı gözlerimiz. Şöyle yazıyordu bazılarında ve satır aralarında:
“Nasılsın, oğlum nasıl? Anam hâlâ çok ağlıyor mu? Kâfir güçlü çıktı babam! Hem yeniyor hem yeniliyoruz. Aş ekmek yemeden günler geçiriyoruz.”
“Nasıl da baka kalmıştı anamız arkamızdan. Neredesin kardeşim, şimdi neredesin?! Fetih Suresi’ni okuyoruz cenk meydanlarında. Ben şimdi başka bir cepheye gidiyorum, babamı öldüren Rusların eline… Bundan dolayı biz cesur olmalıyız kardeşim. Kılıcımızı buza saplamalı, Kızılelma’yı almalıyız Çar’ın elinden.”
“Köye bir kâtip geldi mektupları yazmaya. Ben yazmayı bilmem, bilirsin. Hani sen yanıma gelmiştin ben tarlaya giderken… Güneşin alnında yorulmuştum da, elimdeki kırbadan su içerken utancımdan al basmıştı yanaklarımı… “
“Babasının oğlu bu oğlan dedim hep. O günler, ben de az savaşmadım Ruslarla… Onlar kâfirdir oğlum, kafaları hep bedmesttir. Az çektirmediler Osmanoğullarına…”
Böyle uzayıp gidiyor, yıllarca süren savaş mektupları velhasıl. Ecdadımızın acı hatıratlarıyla dolu böylesi buruk bir müze ziyaretinin ardından, fevkalâde ihtişamlı Kars kalesine çıktık, yine topluca. Tarihin seyri içerisinde, olup bitenleri tasavvur ettiğimizi zannediyorum birlikte. Ne badirelerden geçmiş ve ne medeniyetlere tanık olmuş Kars kalesinden hanları, hamamları ve bilumum camileri temaşaya koyulduk.
Sonra, adeta Kars’ın cetvelle çizilmiş cadde ve sokaklarını arşınladık. Ermenilerin burayı beyin kıvrımlarında tahayyül etmeleri boşuna değildir demek ki.
Akşam saatlerinde, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü konferans salonunda 15 Temmuz ruhuna uygun yazılan şiirlerin ve atışmaların icra faslına geçildi.
Kars Şairler ve Ozanlar Derneği başkanı Suzan Aydemir, söz konusu temanın dışına çıkılmaması hususunda bir hayli kararlıydı ve aynı zaman da, muharrem ayı (Kerbela)nın yâdına da önem veriyordu.
Öyle de neticelendi nitekim. Her iki günün anısına mebnî eserler seslendirildi.
Ertesi gün, Ani Harabelerine gidildi iştiyakla… Yol boyu Kars hinterlandının tabiat dokusundaki canlılığı ve bahar yeşilliği dikkatlerden kaçmıyordu. Doğunun iklimi ve mevsimsel farkı buydu anlaşılan.
Hemen üç adım ötede Ermenistan sınırıyla çevrili bulunan ve oldukça geniş bir alana sahip Ani Harabelerini gezmek, bir hayli zaman aldı.
Akşam yine İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün konferans salonunda katılımcı şair ve ozanlara plaket takdimi yapıldı.
Haricen, 15 Temmuz konulu şiir yarışmasında dereceye girenlere de ödülleri verildi. Hülasa, önemli ve anlamlı bir etkinlik böylece sona ermiş bulunuyordu.
Şahsen kutluyorum dernek başkanını ve tüm emeği geçenleri… Elveda, serhat şehri Kars…
**
Ahmet Süreyya DURNA