İnsan annesini ve babasını seçemez ama arkadaşını seçme özgürlüğüne ve iradesine sahiptir.
Gençlerin dikkat etmesi gereken şeylerin başında arkadaş seçimi gelir. Hayatın olumlu ve olumsuz seyrinde arkadaşların da önemli rolü vardır. Yani bir arkadaş, hayatı güzelleştirebilir de zindan da edebilir. Öyleyse iyi arkadaş seçmeye özen gösterilmelidir.
Arkadaş seçerken şu özelliklere hep dikkat etmişimdir. Başta ahlak gelir. Sırasıyla dürüstlük, saygı, kişilik, dini yaşantı, aile ortamı, çalışkanlık, vatan sevgisi, okumayı sevmesi, kalp kırmaması, insana ve canlıya zarar vermemesi, helal ve haramı gözetmesi, kalleş olmaması, yalan söylememesi, dini değerlerimize karşı tutumu vs.
Anasız babasız kaldım 13 yaşında. Sokaklarda gecelediğim çok oldu. Ortamım müsaitti kötü olmaya… Bütün bunlara rağmen sigara dahi kullanmadım. Bunda da arkadaşlarımı iyi seçmemin etkisi çok büyük. Yaşım 58 olmuş hala bu konuda tavizim yok. Çünkü “arkadaşını söyle senin kim olduğunu söyleyeyim” der atalarımız.
En samimi olduğum arkadaşlarımın büyük çoğunluğu çocukluk yıllarındakiler… Çünkü çocukluk arkadaşlıkları gerçek samimiyete dayanır. Bir çıkar ilişkisi yoktur.
O dönemde mahalle bir aile gibiydi. Yardımlaşma, kaynaşma, dertleşme, samimiyet, sevgi ve saygı vardı. Bu hasletlere şimdi ne kadar da ihtiyacımız var değil mi sevgili kardeşlerim?
Arkadaşlık dostluğun ilk adımıdır.
İnsan da dostunu iyi ve zor günde hep yanında ister.
Öyle insanlar vardır ki iyi birini kötü göstermek için her türlü alçaklığı yapar. Çamur at izi kalsın misali… Ya da algı… Tabii ister istemez bu durum insanların kafasında soru işareti bırakabilir olumsuz anlamda… İşte samimi arkadaşın ve dostun önemi bura da ortaya çıkar. Benim arkadaşım bunu yapmaz deyip de sahip çıkılırsa eğer temel daha sağlamlaşır. Bu aynı zamanda samimi dostluğunda başlangıcıdır.
Bulunduğumuz ortamda ya da çalıştığımız iş yerlerinde öyleleri vardır ki selam veresi gelmez insanın. Okulda da böyledir, mahallede de… Her yerdeler. Çirkeftirler. 30 yıl Devlet memurluğu yaptım, bunun yarısı idarecilikle geçti. Bu türlerle karşılaştım tabii ki… Ayrıca, kendini bir had zannedenler, kimseyi beğenmeyenler, ukalalar, yalakalar, ben bilirimler, insanı küçümsemeler, büyüklenmeler, bilgilik taslayanlar ve insan olmayı bilmeyenler… Bunlar arkadaş olarak seçilebilir mi? Asla… Ben de seçmedim zaten.
Bir idarecinin memura karşı olumsuz tutumu karşısında bunun yanlış bir davranış olduğunu dile getirdim. Bu tavrının insanlıkla bağdaşmadığını da vurguladım. Olumsuz sonuçlarına katlandım tabii ki…
Bazen iyiliğe daha yatkın arkadaşlara da rastladık. Onları da kazanmak bizlerin görevidir elbet…
Mevlana Hz. “En kötü günlerde dost dostunun, arkadaşının yanında olmalı. Kötü arkadaş, zehirli yılandan daha kötüdür, yılan candan, kötü arkadaş hem can hem imandan eder. İnsan dostunun yaşayış tarzından etkilenir. O halde her biriniz, dost edineceği kişiye dikkat etsin.” der.
Kısacası arkadaş seçimi bu dünya ile sınırlı kalmamalı, öbür dünyayı da hedeflemelidir. Onun için Yüce Rabbimizin emirlerine ve peygamber efendimizin ahlak esaslarına uygun hayat geçiren arkadaş ve dostları tercih edelim değerli kardeşlerim.
Sevgili peygamber efendimiz: “Bir yerden geçerken orada çöplüğe atılmış bir koyun ölüsü gördü. Yanındakilere: “Bu koyunun sahibinin yanında bir değeri var mı?” diye sordu. Onlar, “Değerinin olmadığı için atılmış,” dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: “Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yeminle söylerim ki, ilahi ahlak esaslarına uymadan geçirilen bir dünya hayatının Allah yanında, bu koyunun, sahibi yanında olan kıymeti kadar değeri yoktur. Eğer Kur’an esaslarına uymadan geçirilen bir dünya hayatının Allah yanında, bir sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, imamsızlara bir yudum su vermezdi.”
Güzel arkadaş edinen güzel olur. Gül tutanın elinde gül kokusu olur. Gül bahçesine giden gülle döner.
Allah (c.c.) şöyle buyurur: O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım! Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” (Furkan 25-29) “O gün nice dostlar birbirine düşmandır, ancak takva sahipleri hariç” (Zuhruf 67)
İbni Asakir’in rivayet ettiği bir hadiste Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Aman ha, kötü arkadaştan sakın, zira sen onunla tanınırsın.”
Başka bir hadis şöyledir: “Kişi arkadaşının dini üzeredir şu halde her biriniz kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin.”
Bu hadisleri incelediğimizde görürüz ki, “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü, aslında bu hadislerin ifade ettiği anlama parmak basmıştır.
Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği şu hadis ise konuyu en güzel şekilde açıklamaktadır: Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurur: “İyi arkadaşla arkadaşlık yapan, misk (güzel koku) satanla arkadaş olan gibidir ki, bu insan ya sana miskinden ikram eder veya sen ondan misk alırsın. Bu da olmazsa en azından güzel kokusu üzerine siner. Kötü arkadaşla arkadaşlık yapan ise körükçüyle arkadaş olan gibidir ki ya (ateş kıvılcımlarından) elbisesi yanar ya da kötü kokusu üzerine siner.”
Sevgili Peygamberimiz kendisini “Allah’ın dostu” olarak nitelendirmiştir. Diğer yandan Peygamberimiz, insanlarla olan dostluğundan bahsederken, tebliğinin ilk günlerinden itibaren onu yalnız bırakmayan hicret arkadaşı Hz. Ebu Bekir’den, “kardeşim ve arkadaşım” diye bahsetmiştir. Canı ve malıyla kendisine en fazla yardımda bulunan kimsenin Hz. Ebu Bekir olduğunu belirtirken, “Birini dost edinecek olsaydım, Ebu Bekir’i tercih ederdim. Ancak İslam kardeşliği daha faziletlidir.” beyanıyla toplumsal duyarlılığı artırmayı ve kaynaşmayı sağlamayı amaçlamıştır.
Günümüzde dini yaşantının azaldığı, çoğu şeyin menfaate döndüğü, sosyal ilişkilerin zayıfladığı, arkadaş ve dostluğun can çekiştiği, sokaklarımızın çıplaklar kampına döndüğü, bali, içki, beyaz kullananların sayısının her geçen gün arttığı, solcu dizi-sinema oyuncularına benzemeye çalışan gençlerimizin sayısının her geçen gün çoğaldığı, dünyaya bel bağlamanın ayyuka çıktığı, Müslümanların birbirlerine karşı olumsuz tutumu kısacası helal ve haramın gözetilmediği bir toplum yapısında iyi bir arkadaş bulabilme oranı ne kadar acaba?
Bu durum aynı zamanda toplum yapımız için büyük bir tehlike değil mi sevgili kardeşlerim?
Milli ve manevi değerlere sahip nesil yetiştirmeliyiz ki arkadaşlıklar daha da taçlansın.
Kâfirlerin bir olduğu ve İslam âlemini kan gölüne döndürdüğü, ülkelerini işgal ettiği, çocuklarını katlettiği ve kadınlarına tecavüz ettiği; bizlerin ise dağınık olduğu günümüzde kenetlenmeye, birliğe, beraberliğe, samimiyete, sevgiye, arkadaşlığa ve dostluğa her zamanınkinden daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır.
Ülkemizin geleceği sağlam aile yapısına, arkadaşlığa ve dostluğa bağlı olduğuna inanıyorum.
Son olarak insanlar, birbirlerine yalnız söz ve davranışlarıyla değil bakışlarıyla bile etki ederler. Aynı ortamı paylaşan insanların ahlaken de birbirlerine benzemeleri doğaldır.
O halde arkadaşlık deyip geçemeyiz. İyi arkadaş hem dünya, hem ahiretimizi huzur ve saadete çevirir. Kötü arkadaş ise dünyamızı rezalet ve sefalete, ahiretimizi ise azap ve işkenceye dönüştürür.
İyi arkadaş seçmek dileğiyle…
*
MEHMET GÖREN