” Neden siz Allah yolunda infak etmeyesiniz ki; üstelik göklerin ve yerin mirasının sadece Allah’a ait olduğunu ( bilip dururken)? İçinizden zor ve kor zamanlarda infak edenler ve savaşanlarla, ( iş kolaya binince bunları yapanlar) bir olmaz; böyleleri derece olarak, daha sonra infak edenler ve savaşanlardan daha üstündür: ve böyle davranan herkese Allah en güzeli vaad etmiştir :ve Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” ( Hadid sûresi, âyet 10)
” KİM Allah’a güzel bir borç verip de: onun kendisine kat kat fazlasıyla geri dönmesini ister? İşte böylelerini tarifsiz güzellikte bir ödül beklemektedir.” ( Hadid sûresi âyet 11)
Bilindiği üzere, Allah için karşılıksız harcamada bulunan , O’na borç vermiş gibidir. Âyet, burada ” borç ” değil ” güzel borç” tan söz ediliyor. Bunun için veren içinden gelerek verecek, verdiğini hissettirmeyecek, Allah’a zaten borçlu olduğunu unutmayacak , verip başa kakmayacak ve verip karşılık beklemeyecektir.
Dün olduğu gibi, bilhassa günümüz dünyasında bu eyleme, vermeye ne kadar muhtacız değil mi? Bir tarafta dağlarda, ovalarda, inlerde, karda, kışta, yazın sıcağında bularak, bulmayarak, bazan aç, bazan yarı tok hayatını idame ettiren insanları unutmamak, onları düşünecek, hallerine nigâhban olmak birer zarurettir.
Bazan sosyal medyada askerin, Mehmetçiğin omuzlarında silahları, sırt çantaları ve orada, burada domatesle kahvaltı yapmaları bizim için, bu millet için olduğunu kat’iyyen unutmamalıyız.
Dünya süperleri Mehmetçiğin karşısına insan azmanı çeteleri çıkarmakta, ellerine envai çeşit silahlar vererek bu milleti, bu ülkeyi bölmek, parçalamak için sa’yü gayret göstermektedirler.
İşte, sözün burasında şimdi soruyorum: Bu şartlar altında bu insanlara yapılan yardımlar, iyilikler, ihsanlar Allah’a verilmiş birer borç değil midir?
Ayrıca, yanı başımızda, Filistin’de, Gazze’de taş taş üstünde kalmamış, insanlar küffara karşı , emperyal güçlere karşı, Siyonizme karşı direnç göstermektedirler!.. Tüm İslam milletleri uyurken, ” neme lazım “derken birileri vardır ki, uyumamakta, çoluk ve çocuğunun yiyeceğini onlara infak etmektedir. Şimdi yine soruyorum, onlara tasadduk edilen bu hayırlar, yine Allah’a verilmiş birer sadaka değil midir?
ABD. şer güçleri, bütün imkanları ile Müslümanların üzerine üzerine gelmektedir. Gayesi, bir avuç Müslümanı Kudüs topraklarından, Mescid_i Aksa beldesinden çıkartıp, Yahudi uşaklarına teslim etmek, bizim ata yurdumuz olan o topraklarda ezan sesini susturmaktır.
Varsın Suudi ülkesi uyu sun, sair İslam beldeleri yan gelip yatsın, halbu ki, akıbet bu şer, bu oyun kendilerini de bulacak, Mekke’ye. Medine’ye de saldıracak, aziz Türk topraklarını da emperyalizme peşkeş çekmeye çalışacaktır.
Onun içindir ki, aziz okuyucum, biz yemeyeceğiz, içmeyeceğiz, rahat etmeyeceğiz, o toprakların varlığını düşüneceğiz, nefsimizden keserek, boş yere gereksiz yere düğünlerimizde fuzuli havaya kurşun atmayacağız. O kurşunları zebanilere saklamasını bileceğiz. Bileceğiz ki, bizim canlı ve diri olduğumuzu. ölmediğimizi, uyumadığımızı görsünler!..
Zaten emperyal ülkelerin kabusu bizleriz, bizim ülkemiz Türkiye’dir. Binaenaleyh, insanımız, Gizli de ve açıkta verdiği yardımı, sadakayı, infakı Allah için vermiş olduğunu bilecek hadisi şerifte beyan edildiği gibi, başa kakarak, yer yer “yaptım, verdim ” lafçılığı yaparak kusmuğunu yalamayacaktır.
Netice olarak;
Hamdolsun ki, İslam ülkeleri nezdinde millet olarak aziz milletimiz dim dik ayakta, hadiseleri, olayları, gidişatı üzerine yan gelip yatarak keyif çatmamaktadır.
Yeter ki!. Millet olarak fuzuli masraflardan kaçınarak, israf boyutunu aşan düğünlerde silah sıkmaları ,içki içmeleri, masalar donatmayı, lüks içerisinde mevlid merasimleri tertip ederek insanları, insanları kandırmamalıyız.
Hal ve hareketlerimize itina gösterip, israf boyutunu aşan sarfiyatlardan, eğlencelerden, şenliklerden uzak durmalıyız. İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde devasa eğlenceleri nihayete erdirerek onlara yetere artık!.. demeliyiz.
Mes’eleleri irdelerken çok yönlü, farklı pencerelerden bakarak eylemlerimiz yerinde ve isabetli olmalıdır. Yerinde ve zamanın da ifa edeceğimiz hayri faaliyetler bizi bize getirmeli, millet olduğumuzu kutsal bir emanet taşıdığımızın farkına varmalıyız.
Varmalıyız ki, büyük bir milletin, ecdadın emanetini taşıdığımızın farkına varalım. Varalım ki, dört asır boyunca kutsal topraklara niçin gitmiş olduğumuz anlaşılmış olsun. Atamız Yavuz’un ruhaniyeti, atamız II. A. Hamid Han’ın ruhaniyeti karşımıza çıksın ve bize öncülük yapmış olsun!.. Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir