Bilindiği üzere, 3 Mart 1924 günü tarihimizde önemli bir gündür!..Şer’iyye ve Evkaf Vekaletii’nin kaldırılıp yerine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulduğu bir zaman dilimidir!..
Türkiye Müslümanlarının tabii ki, dinsiz, imansız, ahlaksız bir şekilde yaşaması mümkün değildi.
Bu gün gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında olmak üzere, binlerce din görevlisinin kürsü, mihrap ve minberi doldurarak görev üstlenmiş olduğu bir makamdır Başkanlık!..
Mes’eleye bu cihetten nazar edecek olursak, Başkanlığın üstlenmiş olduğu yükümlülük zor, mihnetli, her türlü bakışın gördüğü bir makamdır.
Düne göre çağdaş bir dünyada yaşamaktayız. Onun içindir ki, çağın dini sorunları bitmeyecek, tükenmeyecek ve her daim de günden güne artan bir durumdadır.
Günlük beş vakit namaz görevinden tutunda, Oruç ayı Ramazan, Zekat, fıtra, hac, zekat, evlilik ve nikah, güncel beşeri ilişkiler, barışın sağlanması, her türlü ayrılıktan, ayrımdan uzak durulması için Din Görevlisinin üstlendiği görevler bitmez ve tükenmezdir.
Görevlinin işi sadece beş vakit namazla, teravih namazı ile, Cuma namazı kıldırmakla bitmemektedir. Güncel sempozyum, hitabe, din şuralarının tertip edilerek günümüz mes’elelerine çözüm ve çare bulunması tamamen din görevlisinin yani Başkanlık görevlilerinin, Müftüyü, vaizi ve İmam efendiyi beklemektedir.
Küskünlerin barıştırılması, poliitik çekişmelerin sonlandırılması, evlilikler, boşanma, nikah gibi benzeri konularda tamamen din görevlisinin el atmasını, ilgilenmesini bekleyen hususlardır.
Bir kere düşünelim ki, bir selatin caminin ima-hatibi bir vakit camiye gelemese, gelmese veya bir mazereti dolayısıyla cami görevini terketmiş olsa, o gün cemaat mağdur, yalnız ve kendisini sahipsiz gibi hissetmektedir.
Çünkü, din görevlisinin miras almış olduğu ulvi hizmetler, 1400 yıldan bu yana onun omuzları üzerinde ilerilere taşınmış, bundan sonra da taşınmaya devam edecektir.
Ümid ederiz ki, Başkanlık, bundan sonraki hayatta, gelecekte yeni bir hizmet potansiyelini geliştirecek, Kur’an-ı Okuma, anlama ve emirlerini yaşanması proğramı beklenen arzu edilen bir görevdir.
Çünkü, bu aziz millet, 15 Temmuz ihanet süreci ile büyük bir tehlike ile yüz yüze gelmiş, bundan sonra da bu tehlike ile her an tetik de ve hücum etmek üzere karşıda, cephede beklemektedir.
Bu tehlikenin içeriği Devlete, devletin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığına, İmam-Hatip Liselerine, Kur’an Kurslarına, İlahiyat öğrencilerine köstek olmadır, düşmanlık yapmaktır.
Binaenaleyh, Başkanlığın üstlenmiş olduğu misyon, hakikaten önemli ve büyük sayü gayret bekleyen hususlardır. Bir camii görevi ile mes’ele bitmemektedir.
Netice olarak,
Milli şairimiz merhum Akif’in dediği gibi: “İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin; ne mezarlıkta okunmak, nede fal bakmak içindir” ifadesinde vurguladığı gibi, toplumun tüm dertlerini, sıkıntılarını, arzularını Din görevlisi bilmeli ve çözüme ulaştırmalıdır.
Yoksa, ölenin yedisine, kırkına, elli ikisine takılıp, Mevlit tilavet ederek bunu bir görev yaptım zannetmemelidir.
Çağın insanını bekleyen binlerce cevabı verilmemiş soru bulunmaktadır. Bu soruların ve sorunların üzerinden kalkmazsak, cevabına çözüm yolu bulmaksak, insanımız sorusuna başka türlü çözüm yolu arayacak, ya Mehdi bekleyen koşacak, ya da Gavs kapısını gözeleyecektir.
Son sözler olarak, Başkanlığın kuruluş yıl dönümünü kutlar, bundan sonraki yıllarda verimli, akılcı, Kur’anî çalışmalar yapılmasını niyaz ederim Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir