“..İşte (kullar da farklılıkta) böyledir ve Allah’a kulları içinde yalnızca ( bunun hikmet ve amacını) bilenler hakkıyla saygı duyarlar: çünkü Allah çok üstün ve yücedir, tarifsiz bir bağışlayıcıdır.” ( Fâtır sûresi, âyet 28)
Alimler, ilim adamları, bilim insanları olmasaydı, insanlık eğriyi, doğruyu hak yolu nasıl bulmuş olacaklardı?…
Aziz kitabımız Kur’an’ın yorumları, tefsiri, meali hazırlanmamış olsaydı, Müslümanlar nasıl hak yolu bulacak, itikatlarını, ibadetlerini ve sair kulluk görevlerini ne şekilde ifa edeceklerdi?.
İşte, konumuz bu açıdan önemine binaen bir alimi, hemde Türkiye genelinde, Afşin’da, Adana bölgesinde meşhur olmuş bir alimi dile getirmekte, onun hayatından, görüş ve bilgilerinden kısaca bahsetmektir.
Nasrullah hocamız; Afşin’da uzun yıllar vaizlik, kürsü adamlığı yapmış ama, bizler küçük yaşta bulunduğumuz için o devreyi bilmiyoruz. Hoca efendinin devre arkadaşı Çakıroğlu Durdu Efendiyi küçük yaşta bulunmama rağmen dinlemş, gönülden., içtenlikle imrenmişimdir.
Uzun yıllar Afşin Müftülüğünde görev yapmış olduğum için, benden yaşlı, tecrübeli hocalarımızdan zevk ve iştiyakla gerek Nasrullah efendiyi, gerekse Müftü Çakıroğlu efendiyi dinlemiş, mutlu ve mesud olmuşumdur.. Her ikisinin de makamı cennet olsun!..
Türkistan taraflarından Afşin’a gelmiş olan hoca efendi, Afşin’de evlenerek büyük bir kabile olan Hüseyin Akkaya merhumla bacanak olmuştur!..
O tarihe kadar insanların bilgisine sunulmayan. cuma günleri kılınan ” Zühr-i ahir” namazı, Nasrullah hocamız tarafından dile getirilmiş, bu namazın cuma namazının şartları arasında olmadığını sık sık izah etmiştir.
Binaenaleyh, bu konu sebebiyle Afşin’da. ehli, bilen alimler arasında büyük tartışmaların, eleştirilerin. itirazların yapılmasına sebep olmuştur. Çünkü, yaşanmakta, inanılmakta olan bir kısım şeylerin terkedilmesi çok çok mümkün olmamaktadır.
Hatta, Diyanet İşleri Başkanlığı bile ” Zühr-i ahir” mes’elesini yeni ele almış, 2002 tarihinde kılınmayacağına , cumanın şartlarından birisi olmadığını ifade eden genelge yayımlamıştır. Bu sebeple,
1984 yılında, Diyanet İşlerini ziyaret etmiş olduğum bir sırada, bir yakın dostum, ” Hoca Nasrullah efendinin Küçükesatta ikamet ettiğini, gidip ziyaret ederek duasını almamızı söyledi.. Ben bu teklifi cana minnet bildim.
Ziyaret teklifinde bulunan o yakınımla, hoca efendinin evine gittik. Bende, müthiş bir heyecan, bir ürperti bulunmaktaydı. Kapısını çaldım, bizi içeri buyur ettiler.. Bir hayli yaşlanmış. beli bükülmüş bir haldeydi.
Kendimi tanıttım.. Bana ilk sözü şu olmuştur. ” Şerafettin hoca!.. Afşin’in köylerinde halen ” Zühr-i ahir” namazı kılınıyor mu? ” dedi.
Hakikaten, o tarihe kadar bu konuda edinmiş olduğum intiba şöyledir: Bilen insanlar, köyler ” Zühr-i ahir” denilen namazı kılmazlar. Lakin, bilmeyenler, onun kaynağını anlamayanlar kılarlar.
Hoca efendinin, kütüphanesine baktım, daha doğrusu irkildim Hiç birisi Türkçe olmayıp. tamamen ilmi seviyede olan Arapça kitaplardı.
Konuştukça konuşuyor, anlattıkça anlatıyordu. O yaşına rağmen, bıkmadan, usanmadan mes’elelere temas ediyordu.. Hayran kaldım. Ve helallik isteyip, elini öperek oradan ayrıldım. Halende o anımı unutamam. Her bayramda beni tebriği ile kutlamıştır. Kendisine rahmet diliyor, makamının cennet olmasını niyaz ediyorum.
Netice olarak;
Bu gün izliyor, takip ediyorum da, hoca Nasrullah efendi gibi ilim adamlarına, alimlere ne kadar ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.
Evvel ki gün, bir TV. kanalında yine bir alim hocamız olan Prof. Dr. Süleyman Ateş’i takip ettim.. Onu dinlerken, hatırıma merhum Nasrullah hoca efendi düştü.. Heyecanlandım, içimden duamı eksik etmedim..
Hülasa, gerek Nasrullah hocaya, gerek, Durdu Efendi gibi bir alime, gerekse Aristilli Menzoğlu gibi bir ilim adamına hasretiz!.. Onlar, bütün mezhepleri bilen, anlayan, hüküm çıkaran insanlardı.
Son sözler olarak, söz konusu alimler, arkalarında iyi izler bırakarak, isim bırakarak bu dünyadan göç etmişlerdir.
Bu gün yaşamış olduğumuz dünyada, cehlin, cehaletin girdabında boğuluyor ve boğuşuyoruz. Umarım ki, Afşin Haber Merkezi sahibi Halil bey, bu tür ilim adamlarına basında, yayında yer verirde millet de onları tanımış olur.
Tüm vefat etmiş hocalarımıza dua ediyor, makamlarının cennet olmasını diliyorum.. Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir