” Siz ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve ( ıslak ellerinizle) başınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı da ( yıkayın ve/veya meshedin). Eğer cünüp olmuşsanız baştan ayağa temizlenin! Fakat eğer hastaysanız, ya da yolcuysanız, yahut doğal ihtiyacınızı gidermişseniz veya kadınlarla birlikte olmuşsanız ve su da bulamıyorsanız, o zaman TEMİZ BİR TOPRAĞA YÖNELECEK ONUNLA YÜZLERİNİZİ VE KOLLARINIZI MESHEDİN. Allah sizi zora sokmak istemez; fakat sizi pırı pırıl yapmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.” ( Mâide sûresi, âyet 54)
Teyemmüm: ” Yönelin, niyetlenin, hedefleyin”. Kelimenin anlamı maksadı tasavvurda oluşturmaktır. Bu nedenle “Niyet” teyemmümün esası sayılmıştır.
” On yıl su bulamasa da temiz toprak Müslüman’ın temizlenme aracıdır, suyu bulunca tenini ona değdirsin.” ( Tirmizi, taharet , 92)
le
Malum olduğu üzere, Teyemmüm; sembolik abdesttir. Su, kardeşi olan toprakla niyabet ilişkisine sahiptir. Bu sebeple, Müslümanlar ; Yüce Allah’a ne kadar hamdetseler, şükretseler çok çok az gelecektir. Çünkü, suyun bulunduğu yerde abdest, gusül ameliyesi ile ibadette süreklilik devam ederken, suyun bulunmadığı yerde İslam’ın başka bir emri olan Teyemmüm nezafeti karşımıza çıkmaktadır.
Ne yazık ki, İslam’ın bir emri olan Teyemmüm ameliyesi Müslümanlar arasında revaç bulmamış, nasıl yapılacağı, hangi hallerde icra edileceği pek alışılmamış olarak gündemi meşgul etmektedir. Gönlümüz istiyor ki, Teyemmüm, kürsülerde bol bol anlatılsın, Müslümanlar tatbiki olarak bu konuda bilgi sahibi edilsinler.
Müslümanlar, müşkül zamanlarında, su bulamadıklarında, uçakta vesair yolculuk halinde bu kolaylıktan müstefid olsunlar, darda, zorda kalmasınlar. Çünkü, hayat her alanda devamını sürdürmektedir.. Allah’a kullukta öyledir. İnanan insan, su bulduğu zaman abdestini alır ve guslünü yapar. Bulamayınca da, ayette belirtildiği üzere, Teyemmüm için niyetlenir ve temiz bir toprakla Teyemmüm yapmış olur. Teyemmüm yapılarak yapılan ibadet meşrudur, geçerlidir ve her hangi bir ” eksik yapıldı” düşüncesine mahal verilmemelidir.
Örneğin, suyun uzakta olması, hava şartları, soğuk ve sıcak anları veya su almaya imkan bulunmaması gibi hususlarda Teyemmüm yapmak lazımdır. Yıllar öncesi, bir hac yolculuğu esnasında, yolcuların sıraya girerek izdiham meydana getirmeleri üzerine uçak görevlilerince bu işe bir hal çaresi bulunması istenmişti.
Namaz vakti geçti geçecek, girdi girecek sebebiyle, hacı yolcular telaşlanmıştı. Bendeniz, mikrofonla insanları uyardım, bulundukları koltuk üzerinde teyemmüm yapılarak, oturdukları yerde namazlarını kılmalarını söylemiştim. Halen hatırımdadır. Hacının birisi ” Hocam; ayaklarımızı da meshedecek miyiz?” sorusunu sormuştu. Bu soru üzerine, herkes katıla katıla gülmüştü.
Binaenaleyh, Müslümanlar için hayatta zorluk denilen, mihnet denilen bir kavram yoktur. Yüce yaratıcı, her zorluğa bir çare koymuş, bu sebeple inanların mağduriyeti önlenmiştir. Hani bilindiği üzere, Mısır askeri kumandanı, böylesi bir soru ile karşılaşır. Yani, bir asker, yaralanır ve namaz kılmak için çare bulunmasını ister. Ordu kumandan, Teyemmüm yapılarak ibadetini yapmasını ister. Ama, çevrenin baskısı ile yaralı yaralı bir şekilde gusül yapar ve sonunda yarası azar ve ölür.
Durum, Rasulullah (sav)’e bildirilir: Alınan cevap: ” Onu siz öldürdünüz!” olmuştur..
Netice olarak;
Müslümanlar, sembolik bir abdest şekli olan Teyemmümden korkmadan, ürkmeden yeterince faydalanmalı, darda, zorda kalındığı zaman bu emri ifa etmek lazımdır. Abdest almak, gusül yapmak ne kadar meşru ve tavsiye edilmiş ise, Teyemmümüm de yerinde ve zamanında ifa etmek lazımdır.
Müslümanın hayatı nasıl devam ediyorsa, ibadet hayatı da öylesine devam etmektedir. Hayatın hiç bir alanında ibadete mani olacak, engel teşkil edecek bir mania bulunmamaktadır.
Yüce Allah’ın ” Dinde zorluk yoktur” emrine ters düşecek bir pozisyonda bulunmaları aklen, Kur’ani açıdan doğru değildir.. Yüce Rabbimiz!.. Bu güzel akıl nimetini niçin insanlara vermiştir? Yerinde, zamanında ve akıllı olsunlar diye bahşetmiştir..
Son sözler olarak diyorum ki, Rabbimiz!”. Ümmeti Muhammed’e aklını yeterince ve bilgili şekilde kullanmayı nasip eylesin!.. Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir