” Ey insanlık! Rabbinize karşı sorumluluğunuzun farkında olun! Çünkü Son Saat’in depremi korkunç olacaktır!” ( Hac sûresi, âyet 1)
” O ( depremi) gördüğünüz gün, emzikli her anne emzirdiği ( bebeğini) unutur; yine her gebe ( o an) çocuğunu düşürür; ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sen onları sarhoşmuş ( gibi) görürsün. Fakat, Allah’ın azabının ( ondan) daha şiddetli olduğu kesindir. ” ( Hac sûresi, âyet 2)
Ne acı ki, ülkemizde yaşanmış olan deprem, sanki milletimiz büyük kıyameti yaşıyor gibi olmuş, bölgede yer yerinden oynamış, Tren rayları bile yer değiştirmiş, binlerce büyüklü küçüklü can ebediyete irtihal etmiştir.. Kimi yıkıntıların arasından zar zor çıkarılmış, kimi sakat kalarak geride unutulması mümkün olmayan elem , keder ve acılar bırakmıştır.
O esnada yaşanan kar, tipi, soğuk adeta kıyamet sahnesini acı acı yaşatmıştır. Yüce Rabbimiz!.. Bir daha bu aziz millet evlatlarına bu tür felaketler yaşatmasın, tüm hükmen şehid olmuşlarına rahmet, sağ kurtulan kardeşlerimize sabır ihsan buyursun!.. Amin!.. Şimdi isterseniz, Zelzele sûresini, bilgilerinize arzedeyim:
” 1- YERYÜZÜ ( aniden) korkunç bir depremle sarsıldığı zaman,
2- Tüm maddî mânevî ağırlıklarını çıkarttığı zaman,
3- İnsan der ki: Ne oluyor bana!
4- İşte o dehşet günü, yeryüzü dile gelip ( şahit olduklarını) bir bir haber verecek;
5- Zira senin Rabbin, ona ( da emr’ini) vahyetmiştir.
6- İşte o dehşet günü bütün insanlar, yaptıkları kendilerine gösterilmek üzere darmadağın ve derbeder bir halde toplanacaklar.
7- Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu ( ilâhi kayıtta) görecektir;
8- Kim de zerre kadar kötülük yaparsa, onu ( ilâhi hayatta) görecektir.”
Zikredilen surenin kısa kısa yorumu şöyledir:
” .. Depremin yeri gösteren zamire izafe edilerek yeryüzünün çapı ve cüssesiyle orantılı olacağına işaret edilmesi. Bu belağat karşısında dilin alnı secdeye gelse yeridir. Olay o kadar dehşetli ki, olayın dehşetinden ” kim yaptı” sorusunu bile soramayacaksın! Son Saat, kıyamet ve hesap ile ilgili tüm âyetlerde faile değil fiile vurgu vardır. Bu üsluptan şu sonuçlar çıkarılabilir:
- Olay ansızın vuku bulacak. 2) Olaylar kevn ve fesat yasaları gereği kendi iç dinamikleriyle gerçekleşecek. 3) Kıyameti tetikleyen olaylar zincirinin başlamasında insan gibi irade sahibi öznelerin yaptıkları da etkili olacak. İnsanın hayret ve dehşeti , hem yeryüzünün sarsılışı, hem de içinden hayatın yeniden fışkırmasıdır. Şu ayetler bu dehşeti ayrıntılandırır. ” O ( depremi) gördüğünüz gün, emziren her ana emzirdiği ( bebeği) unutur; yine her gebe kadın (o an) çocuğunu düşürür; ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sen onları sarhoşmuş ( gibi) görürsün” ( 22:2). ( Kur’an-Meal Tefsir)
Konumuz gereği, şu hususları dillendirmek ve dile getirmek istiyorum:
Bilindiği üzere., milletimiz 6 Şubat depreminde bir nevi kıyameti yaşamıştır. İnsanların, canhıraş feryatlar içinde bağırması, çağırması, ” kurtarın”, “kimse yok mu” diye ses çıkarmaları, seslerini duyurmağa çalışmaları yer yüzünde yaşanan küçük kıyamet değil de ne olabilir?
Beton kütlelerinin altında kalmış anneler, yavrularını kurtarmak için kendi hayatlarını unutup evlatlarını düşünmeleri, bu hususta ölümüne çırpınmaları ne ile izah edilebilir? Tam tamamına on bir tane İl’imiz bu hususta yıkıntılar arasında kalmış, depremin soğuk yüzünü yaşamış insanlardır. Evler harabe, binalar birer kağıt gibi çökmüş, yollar yürünemez, su yok, ekmek yok, hava yok, tüm yokların arasında kalmak, can çekişmek, hayatta kalma mücadelesi vermek ne demektir?
Sözün burasında, şimdi soruyorum: Milletçe yaşamış olduğumuz bu acı, elim, şiddetli ve dehşetensiz vakıa yeryüzünde yaşamış olduğumuz ” Küçük Kıyamet” değil de başka nasıl isimlendirile bilir?
6 Şubat depreminde yaşanmış bu acı olayın müsebbipleri, hali hazır bulunamamış, çürük yapıların ustaları, teknikerleri yeterli bir şekilde ceza almamışlardır. Bendeniz, ailece bir facia yaşadık.. Kardeşim Abdullah’ın oğlu Mehmet, hanımı ve iki çocuğu K. Maraş’ta deprem felaketinden üç gün sonra çıkarılmıştır.. İki masum yavru, anne ve baba,,,
İşte, bunun gibi yüzlerce aile, bu facianın kurbanı olmuş, kimileri şehadete ulaşırken, kimileri de yaralı, sakat, olarak dünyada kalmışlardır.. Hal böyle iken, bu felaketten çıkaracağımız sonuç şu olmalıdır!.. Bundan sonrasında, yapılacak binaları sağlam yapmak, teknik mükemmeliyetlerini tam tamamına yerine getirmek, çürük zeminlerden, fay hatlarından uzak durmak!..
Müslüman odur ki, akıllı hareket eden insan demektir!.. Binaenaleyh, bundan sonraki Türkiye şartlarında , akıllı ve müsbet hareket ederek, dere kenarlarına, deprem alanlarına, çürük fay hatlarına bina yapılmamalıdır. bina yaparken, çok çok düşünmeli, fenni, müsbet etudleri ikmal ederek yapılmalıdır..
Netice olarak;
On bir İl’imizde vukua gelen böylesi bir felaket bizlere ders olmalıdır.. Yıkılan minareler, çöken çamiler, kubbeler ve mihrablar gözler önündedir. Tüm yıkılan camilerimize üzüldüğüm gibi, hele K. Maraş Ulu caminin harabe haline gelmesi, İslam aleminin ilk mabedlerinden biri olan Antakya Habibi Neccar caminin ve tarihi minaresinin harabe oluşu beni içten içe dilhun etmiştir..
Bendeniz, hafızlığımı o makamda tamamlamış olduğum , minaresinde ezanı terennüm ettiğim için, Habibi Neccar’ın avlusunda bulunan Hazreti İsa (as)’ın iki Havarisi ve zemin katta bulunan Habibi Neccar’ın makbereleri bile bu acıdan bu deprem felaketinden kurtulamamış ve zarar görmüşlerdir.
İnşallah!.. Devletin; hayri eli yıkılan şehirlerin, İlçelerin ve kasaba ve köylerin üzerinde olarak yep yeni bir siluetle karşımıza çıkarda milletçe sevinir, bizlerde millet olarak yaradana şükretmiş oluruz!.
Son sözler olarak, Rabbimden niyazım!.. Bu aziz millet evlatlarını böylesi elim, feci felaketlerle bir daha karşılaştırmasın!.. Ölenlerine rahmet, kalanlarına sağlık ve sıhhat lütfeylesin!.. Selam ve dua ile…
*
Şerafettin Özdemir