“GÂLİP ABİ”
( 30 Mart 1930 – 12 Mart 1997)
Erdem şâhikası bir insan ve hareketimizin Dede Korkut’u olan, 12 Mart 1997 tarihinde fânî bedeniyle aramızdan ayrılan fakat fikirleri, kâmil mânâdaki ülkücülüğü ve mümtaz hâtırâlarıyla her zaman gönlümüzde yaşayan, hayâtını ülküsüne ve ülkücülere adayan, “67 yıllık hayatına beşyüz yıllık bir ömür sığdıran”, dâvâsından kazanmayan, hep dâvâsına kazandıran, şahsiyet âbidesi, vefânın zirvesi, müthiş bir erbâb-ı kalem, sıra dışı bir insan, inanç, îman, ilim, irfan, kültür menbaı, dâhî bir filozof, “kırk çatal yürekli” bir yiğit olarak; “Erlik darlıkta belli olur.” deyip, Mamak’ta yatan ülkücüler için varını yoğunu ortaya koyan ve Osman OKTAY Bey’in “Kendini Unutan Adam” diye veciz bir ifâdeyle vasfettiği GÂLİ̇P ERDEM ağabeyimiz bundan 24. yıl önce Hakka yürümüştü…
Türk milliyetçilik tarihine ve bütün ülkücülerin kalbine altın harflerle yazılan, fedâkârlıkları dillere destan olan ve kadim ülkücülerin gönlünde taht kuran; ismiyle müsemmâ örnek bir insan, çizgisinde aslâ kırıklık olmayan çilekeş bir ülkücü, dillere destan bir dâvâ adamı, nefsini yenmiş şahsiyet âbidesi îmanlı bir Müslüman; “Türk milliyetçiliğinin tek meselesi vardır, o da Türk milliyetçileridir!” diyerek tek cümlede kitaplık çapında bir hüküm ortaya koyan dâhi bir filozof, çaplı bir mütefekkir, “Suçlamalar’a” cevap vermiş “Mektuplar” göndermiş ve “Ülkücünün Çilesi’ni” yazmış gerçek bir erbâb-ı kalem ve “İç Türklere rağmen milliyetçi, dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, ülkücüdür!” diyen ve fakirin Rütbesiz Bir Mareşal diye vasfettiği Gâlip Erdem Âğabeyimizi; rahmet, minnet, hürmet ve hasretle yâd ediyoruz.
Zor adam yetiştiren, ancak kolay harcayan bir câmianın bütün sıkıntılarını tepeden tırnağa yaşayan, 12 Eylül Dönemi’nin en ağır yükünü omuzlarında taşıyan; ahlâk ve fazîletin, ideâlizmin, ferâgatin, fedâkârlığın, diğerkamlığın, hasbîliğin zirvesi olan, kalbinde bütün ülkücülere müstesnâ bir yer ayıran, “O koskoca Gâlip Erdem’i küçücük bir vücuda sığdıran” “Bekârlar tekkesinin bir garip Gâlibî Şeyhi” ve “Gâlibü’z-zaman” olan Gâlip Erdem ağabeyimiz hepimizden alacaklı gitti…
Onun hakkını “kenan tufanını” yaşamış bizim nesil hiçbir zaman ödeyemez… Artık bize, rahmetli Gâlip Ağabey için bol bol duâ etmek düşüyor…
Fâtiha ve Yâsîn’i, o çok sevdiği ülkücüler tarafından hiç ama hiç eksik edilmemesi duâsıyla,
Gâlip Ağabeyin ve Bekâ Âlemine yolcu ettiğimiz cümle şühedânın, geçmişlerimizin ve gönül dostlarımızın
rûhu için el-Fâtiha…
Dr. Mehmet GÜNEŞ