Madem duvar örmek ile övünecektik, madem mazluma kapımızı kapayacaktık, madem insan ayırtıp seçecektik, Çin Seddi örülürken bizde yardımcı olsaydık. Mutlu mesut duvarlar örseydik.
Madem umutları tükenmişler için umut kapısı olmayacaktık, madem etrafını çizdiğimiz dar bir çerçevede yaşayacaktık, madem Kızılelma’ymış Turan’mış, hepsini bir kenara koyacaktık. O zaman neden Bizans surlarını yıktık.
Bizans surlarını tamir edip, krallıkların, tiranlıkların nerede bir baron, nerede bir zalim varsa onların yanında durup insanlığın “Son Umut Adası” olmasaydık.
O zaman; Endülüs’ten gelecek olan Yahudiler “Orada bir Osmanlı hanedanı var, orada adil bir yönetici ve insana saygılı bir toplum var deyip bize sığınmazlardı.
O zaman; Demirbaş Şarl, İsveç krallığında halkına dönüp “Ben adil bir padişaha sığındım o mazlumlara her zaman kapısını açan bir milletin yöneticisidir.”demezdi.
O zaman; İstanbul’da bir Polonezköy olmazdı. Rus Çarı: ‘Polonyalıları bana teslim edeceksin onlar benim düşmanımdır.’ dediğinde boşuna Kırım harbini çıkarmazdık.
O zaman; Çerkezler sığınacak bir kapı bulamazdı.
O zaman; Irakta, Halepçe katliamından kaçan 500 bin Iraklı Kürt Türkiye sınırında duvara toslardı.
O zaman; Sovyet yönetimi altındaki Bulgaristan’dan gelen binlerce Türk ve Müslüman bize sığınmak istemezdi.
O zaman; Selanik göçmenleri, Trakya göçmenleri, Dağıstan göçmenleri, Horasan göçmenleri, Uygur Türkleri, Afganistan’dan gelenler, Suriye’den gelenler için Anadolu, bir beşik, bir yurt, bir sığınak olmazdı.
O zaman; Nazi Almanyası zulmüne uğrayan Einstein, Yahudi bilim adamları ve aileleri için Türkiye’ye mektup yazma ihtiyacı hissetmezdi…
Örnekleri uzatmak mümkündür…
Hani bir şarkı da, …şimdi sende herkes gibisin/ diyor ya demek ki biz de artık herkes gibiyiz!
Bizleri, Yemen Türküleri ile uyutan annelerimize kızmalı mıyız?
Babamıza, dedemize ecdadımıza kızmalı mıyız?
Bizi niye böyle yetiştirdin diye sormalı mıyız?
Bizi de bugünün hayalleri ile yetiştirseydin!
Bugün nasıl rahat, ferah, günübirlik, yaşarım?
Neden bunları bana öğretmedin de beni Bosna’daki Drina Köprüsü hayalleriyle uyuttun diye ecdadımıza kızmalı mıyız?
Ben, bugün kızacak kimseyi görmüyorum!
Ne yazık ki kendi inandığım değerleri savunma makamında olanların bu değerlerin değersiz olduğunu anlatmaya çalıştıklarını hissediyorum.
Bunu hissettiğim andaki hayal kırıklığını açıklayacak güçte değilim.
Biz Türk Milleti, tarihin şan ve gururu iken, Mazlumun umudu iken, yetim halkların babası olmuş iken, biz de reddi miras edeceksek.
Almanya’da ki Hans, İngiltere’deki George, Çin’deki Li bu mazlumlara sahip mi çıkacak? Hiç sanmıyorum.
Yeni Yunusların, yeniden Mevlânâ’ların geniş gönülleri dirilmedikçe, sömürü düzeni daha da katmerleşecek gibi görünüyor.
Dünyanın belli bir kesimi suni bir cenneti yaşarken Honduras’tan Venezuela’ya, Bağdat’tan Myanmar’a cehennemi yaşatmaktan imtina etmeyeceklerdir.
Ben, herşeye ve herkese rağmen bölüşmenin bir ekmeği kutsallaştırdığına inanıyorum.
Bölüşmenin, bir vatanı kutsal kıldığına inanıyorum.
Yoksa, bölüşmeyeceksek, paylaşmayacaksak, ‘gelin canlar bir olalım, işi kolay kılalım.’ demeyeceksek o zaman Keşmir’den, Altay dağlarından, Semerkand’dan, Horasandan neden çıkıp geldik?
Neden bunca zahmeti çektik?
Selametle…
–
“Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin
*
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
*
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
*
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin”
*
Nazım Hikmet Ran